40 Yıl Sonra Felaha Eren Adam

Onbirinci yüzyılda yaşayan İranlı şair ve fikir adamı Nâsır-ı Hüsrev’in anlattığı hikaye…

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Şüphesiz, iman edip de güzel davranışlarda bulunanlar için, nimetleri bol cennetler vardır. Orada ebedi kalacaklardır. Bu, Allah'ın verdiği gerçek sözdür. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.” (Lokman, 8-9)

Resûlullah buyurdular:

“Allah beni âlemlere rahmet ve hidâyet olarak gönderdi. Câhiliye işlerini ortadan kaldırmayı emretti. Rabbim izzetine yemin ederek şöyle buyurdu: “Kullarımdan biri kasten bir yudum içki içerse, ister bağışlanan isterse azap gören olsun, kıyâmet günü ona mutlaka o kadar irin içiririm. Fakat benden korkarak o yudumu içmeyi terk ederse, kıyâmet günü ona mukaddes havuzlarımdan içiririm.” (Münâvî, II, 218)

NASIR-I HÜSREV’İ KURTARAN RÜYA

Onbirinci yüzyılda yaşayan İranlı şair ve fikir adamı Nâsır-ı Hüsrev şöyle anlatır: “Geceleyin rüyamda birini gördüm.” Bana:

“–İnsanların aklını gideren şu şarabı daha ne zamana kadar içeceksin? Aklın başında olsa daha iyi olmaz mı?” dedi. Ben de ona:

“–Hakîmler (doktorlar ve hikmet erbabı), dünyanın gam ve kederini bun­dan daha iyi gideren başka bir şey bulamamışlardır” dedim. O:

“–Kendinden geçmek, aklı baştan kovmak rahatlık de­ğildir. Ayrıca, halkı akılsızlığa sevkeden insana hakîm denmez. Aklı ve fikri artıracak bir şey aramak gerekir” dedi. Ben:

“–Peki, bu bahsettiğini nasıl ve nereden elde edebili­rim?” diye sorduğumda bana sadece:

“–Arayan bulur!» cevabını verdi ve eliyle kıble tarafını gösterdi. Başka da bir şey demedi. Uykudan uyandım, rüya tamamen hatırımdaydı ve beni iyice tesiri altına almıştı. Kendi kendime:

“–Bu geceki uykudan uyandığım gibi, kırk yıllık uykumdan da uyanmam gerek» dedim. Kalkıp gusül abdesti aldım ve camiye gittim. Rabbimin huzûruna durup namaz kıldım. O’ndan, vazifelerimi bu­yurduğu gibi yapmam ve yasaklarından kaçınmam husûsunda yardım istedim. Ve bu şekilde kırk yıl sonra O’na yöneldim.”

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

HİDAYETE VESİLE OLAN İFTİRA

Hidayete Vesile Olan İftira

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.